Camdaki Kız - Gülseren Buğdayıcıoğlu

   -Camdaki Kız-

Camdaki Kız, Kırmızı Oda ve Masumlar Apartmanı gibi dizilerin parlamasıyla birlikte herkesin Gülseren Buğdayıcıoğlunun kitaplarına olan merakı arttı ve Camdaki Kızda bu kitaplardan birisi.
Kitap aynı şekilde diğer kitaplara benziyor Gülseren Buğdayıcıoğluna gelen hastaların hayat hikayelerini anlatıyor.

Kitapta özellikle üzerinde durulan hikaye, Nalan'ın yaşam öyküsü "Camdaki Kız" ama televizyonlarda severek takip edilen Doğduğun Ev Kaderindir dizisinin gerçek hikayeside bu kitabın içinde yer almaktadır.

Diğer kitaplarda da Gülseren Buğdayıcıoğlu'nun üzerinde durduğu Kader Motifi bu kitapta kendisini daha çok gösterdiğini söyleyebilirim.

Kader Motifi ne diyecek olursanız buna diğer blog yazımda bahsedeceğim.


Camdaki Kız Kitabının Konusu Nedir?

Camdaki kız kitabını okuyanların aklına kazınacak iki ana karakter var. Hayri ve Nalan. Hayri hoppa, eşini aldatan fakat çocuklarımın anasıdır mantığı ile ilerleyip kadından boşanmayan, gönlünü Nalan’a kaptırmış bir hayta iken öte yandan Nalan da evli iken gönlünü Hayri’ye kaptıran ve bu durumu fark ettikten sonra eşinden boşanarak kendini, yarınını ve hayatını Hayri’ye adamış genç bir kadın. Hayri sevgisizlik içinde büyüyen bir yetişkin iken Nalan ise tabiri caiz ise prensesler gibi büyüyen bir kadın. Fakat içinde ihtiyaç duyduğu sevgi hissini doyuramamış olan Nalan tüm yarınlarını bir çuvala koyup kaldırmaya hazır… Bir erkek için.

Hayri ve Nalan bir süre birliktelik yaşadıktan sonra kitabımızın hayta ve hoppa çocuğu olan Hayri gönlünü başka bir kadına kaptırıyor. Ki çocuklarımın annesidir saygısını yitirmediği halde göz göre göre eşini aldatan bir adamın bunu akabinde gelecek gönül eğlencelerine yapmayacağını beklememek absürd olurdu zaten. Ki öyle de oluyor. Aşktan gözleri kör olmuş Nalan’a gelip ayrılmak istiyor. Kitabın akışı da tam burada hızlanıyor işte. Nalan bunun izerine intihar etmeye kalkıyor. Bu durumun paniği içerisinde yanıp tutuşan Hayri Nalan’ı tuttuğu gibi Gülseren Budayıcıoğlu’nun muayenehanesinde alıyor soluğu.

Nalan’ın ‘’Hayri yoksa hayat yok’’ mantığından uzunca bir süre sıyrılamayışı insanı gerçekten delirtirken öte yandan Hayri’nin hoppalığına kızma isteğinin tetiklendiği noktada onun o samimi ve naif yanları da insanı durduruyor. Bu saplantılı ve çıkmaza girmiş ilişkinin en başından başlıyorsunuz okumaya, ta ki sonuçlanana kadar. Yer yer duygulanıp, yer yer de rahatlıyorsunuz. Kurguyu değil gerçeği okuma fırsatı sunan yazar hikayelerin isim ve mekanları dışında herhangi bir değişiklik yapmadığını bildiğiniz için “böyle hayatlar var mı gerçekten?” Diye düşünüp duruyorsunuz.

Yorumlar

Popüler Yayınlar